olmazsa olmaz
Turkish
editAdjective
edit- must-have
- Olmazsa olmaz o akıllı telefonu dedesi ona doğum gününde hediye edince hayretten şaşırıp kaldı.
- When his grandpa bestowed on him the must-have smartphone, [he/she/it] was astonished.
Noun
editolmazsa olmaz (definite accusative olmazsa olmazı, plural olmazsa olmazlar)
- the must-have
- Bu hayatın olmazsa olmazlarına sahip olmak, onun için çok önemliydi.
- The must haves of this life were very important for [him/her/it].